MART-NİSAN 2019 / RÖPORTAJ

Midye çiftlikleri hem sağlıklı midye sağlıyor hem de denizleri temizliyor


Murat ÖZKAN     İbrahim BAĞCI 

01.03.2019 

Balıkçılık dışındaki su ürünleri yetiştiricilik belgesi almış 7 adet midye, 3 adet sülük, 3 adet kara salyangozu, 4 adet kurbağa, 2 adet spirulina üretimi yapan tesis bulunuyor.
Denizler aslında karalardan çok daha zengin bir biyoçeşitliliğe sahip. Dünyada gıda ihtiyacının artmasının yanında, yeterli ve sağlıklı beslenme bilincinin gelişmesi, kaliteli protein kaynağı olan su ürünlerine talebi artırdı. Balık dışı su ürünleri sektörünün avcılık ve yetiştiricilik konularındaki son gelişmeleri Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürü Dr. Mustafa Altuğ Atalay ile değerlendirdik.

Su ürünlerinin, sağlık açısından hayvansal kaynaklı diğer ürünlere göre avantajları nelerdir?

Bütün gıdaların, insan beslenmesinde farklı bir yeri var. Su ürünleri de önemli insan gıdaları başında geliyor. Sindirilebilirlik oranı doymamış yağ asitleri bakımından son derece zengin olan deniz veya tatlı su canlıları insanların, özellikle yaşlıların ve çocukların rahat sindirebileceği gıdalar. Yine balıkların  bağ dokusu karadaki kırmızı ve beyaz ete göre çok daha zayıf.  Bu nedenle sindirebilirlik ve değerlendirebilirlik oranı yüksek. Bunun haricinde balığın protein değerleri de yüksektir. Ülkemizdeki en yaygın balık olan hamsideki protein oranı neredeyse birçok balıktan daha yüksek. Dolayısıyla her türlü deniz canlısını tüketmekte fayda var. Sağlık açısından baktığımızda özellikle Uzak Asya’daki insanların uzun yaşamalarının sırlarından bir tanesi de su ürünlerini bolca tüketmeleridir.

BALIK DIŞI SU ÜRÜNLERİNİN TÜKETİMİ ARTIYOR

Balık dışındaki su ürünlerimiz nelerdir?


Eskiden su veya deniz mahsul ürünleri olarak geçen bir tabir vardı. Denizler aslında karalardan çok daha zengin bir biyoçeşitliliğe sahip. Bitkiler, balıklar, kafadan bacaklılar, kabuklular gibi pek çok ürün denizlerde yetişmekte.

Balık dışındaki su ürünleri midye, istiridye, ıstakoz, karides, kerevit, yengeç, böcek, kalamar, ahtapot, sübye, mürekkep balığı, deniz patlıcanı, sülük, kara ve deniz salyangozu, kurbağa, makro ve mikro algler vb.’dir. Bunlar bizim ülkemizde son zamanlarda daha çok tüketimine başlanan ancak dünyada çok ciddi şekilde tüketilen ekonomik değeri olan canlılardır.

Haber Görseli

MİDYE ÇİFTLİKLERİ SULARI TEMİZLİYOR

Özellikle midye üzerinde duracak olursak; kara midye, Akdeniz midyesi olarak da bilinir. Marmara ve Ege Denizi’nde yakalanıp midye dolma olarak tükettiğimiz midye, Avrupa’nın pek çok yerinde sofralarda çok rahat bulunan, yetiştiriciliği aynı zamanda toplayıcılığı da yapılan bir türdür. İspanya’da binlerce midye çiftliği var. Bizde de son zamanlarda verilen teşviklerle birlikte, kurulan tesis sayısını yediye çıkardık. Verdiğimiz teşviklerle üretim potansiyeli artıyor. Fakat ülkemizde bir ön yargı var: turizm ve balık yetiştiriciliğinin aynı yer ve zamanda bir arada olamayacağı gibi. Halbuki midye yetiştiriciliği denizleri temizleyen, suyu filtre eden son derece önemli bir yetiştiricilik alanı.  Örneğin körfezler ve iç sulara özel midyeler bırakılıp veya midye çiftlikleri kurulup yetiştiricilik yapılırken bu suların temizliği de sağlanıyor.  Ülkemizin 100 bin tona yakın midye yetiştiricilik potansiyeli var. Sadece İzmir’de 30 bin ton yetiştirilebilir, Balıkesir ve Çanakkale kıyılarımızda da yetiştirildiği vakit bırakın turizmi olumsuz etkilemeyi, artısı olur.  Çünkü İspanya’da ve İtalya’da bunun örnekleri var, özel katamaran cinsi ve zemini görebilen teknelerle midye hasadına gidilirken turistler midyeleri birebir kendileri toplayıp bir tabağını (8 veya 10 midyeyi) 20 veya 30 eurodan tüketiyorlar. Bu şekilde turizm açısından da ek bir gelir sağlanıyor. Sadece yüzeyde şamandıraların göründüğü, denizlerin temizlendiği ve turizm yoluyla da ek gelir sağlandığı bir üretim gerçekleşiyor. Vatandaşımızın hem sağlıklı midyeye ulaşması, hem denizlerimizin temizlenmesi ve önemli bir ihracat kapısı olması nedeniyle bu üretim modelini bu yıldan itibaren teşviklerimizle birlikte ülkemizde de yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz.

Diğer su ürünlerinden  biri de mesela karides. Karidesi özelikle Adana ve Aydın gibi sıcak iklime sahip bölgelerimizde organize su ürünleri ihtisas bölgeleri kurarak karada da yetiştirmeyi planlıyoruz. Bu ülkemizde daha önce denendi ve başarılı da oldu, ancak ticari olarak uygulanmadı.   Bu sayede sadece avcılıktan elde etmiş olduğumuz bir ürünü, yetiştirerek de elde etmiş olacağız.

Tüketilebilen su ürünleri ile tüketilemeyen su ürünleri nelerdir?

Dünyada gıda ihtiyacının artmasının yanında, gelişmiş toplumlarda yeterli ve sağlıklı beslenme bilincinin gelişmesi, kaliteli protein kaynağı olan su ürünlerine talebi artırmıştır. Balık haricinde diğer su ürünleri, dünyada en fazla Uzak Doğu ülkelerinde tüketiliyor. Dünyanın pek çok bölgesinde özellikle de İslam coğrafyasında karides, mavi yengeç, ıstakoz, kalamar vs. kolaylıkla ve sıkça tüketilirken, ülkemizde bazı ürünlere  temkinli yaklaşılıyor.

Haber Görseli

RAPANA VE DENİZ PATLICANIN TAMAMI İHRAÇ EDİLİYOR

Tabi bunun yanında yenilemeyen ürünlerde var. Spirulina diye bir alg  bitkisi üretiliyor. Bunun için ülkemizde iki tesisin üretim izni var. Direkt olarak tüketilmemekle birlikte yem takviyesi veya kozmetikte kullanılıyor. Başka bir örnek bugünlerde moda olan ve insan gıdası olarak tüketilmeyen su ürünlerinin başında da sülük geliyor.  Sülük hem insan tedavisi bakımından hem de salgıladığı emzimler bakımından değerli bir canlı.  Ülkemizde de bolca bulunuyor. Yetiştiriciliği ve avcılığı oldukça yaygın. Bu ürünleri işleyerek ihraç etme noktasında çalışmalarımız artarak devam ediyor.

Ülkemizde üretilerek ve avlanarak elde edilen ama tüketilmeyen bazı gıdalarımız da mevcut. Mesela rapana dediğimiz deniz salyangozu, Karadeniz’de özellikle 10 bin ton civarında yakalanıyor ve tamamı ihraç ediliyor. Deniz patlıcanı özellikle Asya’da bilinen ve yenen bir ürün, ancak ülkemizde yenmiyor. İhracatı ciddi bir boyutta olan kara salyangozunun da üretimi ve avcılığı için izinleri Genel Müdürlüğümüz veriyor.

YETİŞTİRİCİLİKTEN ELDE EDİLEN ÜRÜNLER, AVCILIKTAN ELDE EDİLEN ÜRÜNLERİ GEÇECEK

Ülkemiz genel olarak su ürünleri üretiminde ne durumda? Türkiye’nin yerini nasıl değerlendiriyorsunuz? İthalat ve ihracat rakamları nelerdir?


Dünyaya baktığımız zaman bazı ülkeler var ki onlarla kıyas kabul edilemez ölçüde dezavantajlıyız. Bunlar okyanusa kıyısı olan ülkeler. Bu ülkeler konum olarak balıkların ya göç yollarında ya da barınma noktalarında yer alıyor. Bu nedenle bu ülkeler sadece avcılığı bir miktar geliştirdiklerinde su ürünlerine kolayca ulaşabiliyor. Etrafımızın üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen özellikle Akdeniz ve Ege Denizi’nin su ürünleri potansiyeli kısıtlı. Buna rağmen ülkemiz bu kısıtlı potansiyeli iyi şekilde kullanıyor. Avcılıkta üretimi artırma  potansiyelimiz var ama biz bunu yapmıyoruz çünkü önümüzdeki yılların anaçlarına zarar vermek istemiyoruz. Yetiştiriciliği ise her yıl daha da artırarak devam ettirmek istiyoruz. Ülkemiz yetiştiricilik yoluyla elde ettiği su ürünleri ile artık dünyada söz sahibi bir ülke. 80’den fazla ülkeye ihracat yapıyoruz. 2017 sonu itibariyle üretimimiz 277 bin tondu. 2018 yılı itibariyle de 300 bin ton  su ürünleri üretim hedefimizi geçmiş olduk. İhracat miktarımız: yaklaşık yüzde 60 (350-400 bin ton) avcılık ve yüzde 40’ı yetiştiricilik  (300 bin ton) olmak üzere toplamda 650-700 bin ton civarında. Önümüzdeki yıllarda yetiştiricilikten elde edilen ürünler, avcılıktan elde edilen ürünleri geçecek.  Buradaki en önemli handikap yetiştiricilikte yem olarak kullanılan ürünlerin daha çok avcılık yoluyla elde edilmesi. Daha bitkisel orjinli ürünlerden beslenen balıkları ülkemizde yaygın hale getirme çalışmalarımız artarak devam ediyor.

7 ADET MİDYE 4 ADET KURBAĞA YETİŞTİREN TESİS VAR

Yetiştiricilik yapan kayıtlı tesis sayısı kaç tanedir? Bu alanla ilgili araştırma kuruluşu var mı?

Balıkçılık ve su ürünleri ile yetiştiriciliği yapan 2300 civarında kayıtlı tesis var. Bunların 450 civarı denizlerdedir. Balıkçılık dışındaki su ürünleri yetiştiricilik belgesi almış 7 adet midye, 3 adet sülük, 3 adet kara salyangozu, 4 adet kurbağa, 2 adet spirulina üretimi yapan tesis bulunuyor. Ayrıca bu türlerin tamamının üretimini yapmak için yeni müracaatlar yapılıyor.

Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğüne (TAGEM) bağlı olarak Antalya, Trabzon, Isparta Eğirdir ve Elazığ’da olmak üzere 4 tane su ürünleri araştırma kuruluşumuz var.

ÜLKEMİZDE BALIK TÜKETİMİ YETERLİ DEĞİL

Su ürünleri sektörünün gelişimi ve iyileştirilmesi konusunda yapılan çalışmalardan kısaca bahsedebilir misiniz?

Avrupa’nın balık tüketiminin üçte biri kadar ülkemizde balık tüketimi var. Dünya ortalamasının da yarısı oranında balık tüketiyoruz. Su ürünleri kesinlikle daha fazla tüketilmesi gereken bir gıda. Ülkemizdeki tüketimi kişi başı 1 kg artırsak ilave 80 bin ton balığa ihtiyacımız olacak.  Dolayısıyla bizim ülkemiz kendi denizlerimizde olmayan, yetişmeyen su ürünlerini ithal etmekte son derece haklı. Kendi stoklarımızı korumak amacıyla da bazen avcılığa yasak getiriyor ve dışarıdan ithal ediyoruz.

Bakanlığımız 2002 yılından beri su ürünleri yetiştiriciliğini destekliyor. 2002 yılında üretimimiz 60 bin civarındayken şu anda 300 bin tonu aşmış durumda. Su ürünleri sektörünün gelişimi için ÖTV’siz mazotla balıkçılar destekleniyor. Su ürünleri sektörünü geliştirmek için Bakanlığımız pek çok araştırma projesi üretiyor.

Ayrıca, yeni türlerin üretime kazandırılması için, yeni türlerde yetiştiricilik yapan üreticilere ilave destekleme ücreti ödeniyor. Yine, sektör için hazırlanmış Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunun hibe desteği ve Ziraat Bankası ile Tarım Kredi Kooperatiflerinin faiz indirimli kredileri bulunuyor.

Bizim  en büyük sıkıntımız halkımızın az balık tüketmesi, eğer  halkımızın daha fazla balık tükettiğini farkedersek hem yetiştiricilik hem de avcılık olarak halkımızın ihtiyaçları konusunda su ürünleri sektörünü destekleriz.

2023 YILI HEDEFİNİ 2018 YILINDA TUTTURDUK

Üretim potansiyelinin sınırsız olmadığından hareketle üreticilere ve tüketicilere tavsiyeleriniz nelerdir?


Halkımızın daha çok balık tüketmesi lazım.  Sayın Bakanımızın da çok büyük katkıları oluyor, geçenlerde Ankara Üniversitesi ile bir program yaptık. Bakanımız “kırmızı et tüketimini azaltmayalım, beyaz et tüketimini azaltmayalım ancak balık tüketimi az, ülkemizde bunu artırmamız gerekiyor” demişti. Bunu artırınca zaten ülkemizde yetiştiricilik ve avcılık anlamında olsun yeterli balığı bulma imkanımız var. Bizim 2023 hedefimiz 1 milyar dolar ihracattı. Bu rakamı 2018 yılında yakaladık. Varsın ihracatımız bu hızla artmasın kendi halkımız bu sağlıklı balığı tüketsin biz buna da razıyız. Bakanlığımızın verdiği destekler, uyguladığı politikalar ile halkımızın ihtiyaç duyduğu her ürünü temin etme imkanımız var.

Balık dışı su ürünleri midye rapana