TEMMUZ-AĞUSTOS 2019 / KAPAK KONUSU

"Hububatın önemi stratejik ürün olmasında"


Ayşegül ULUCAN ŞAHİN    

10.07.2019 

Arpa ekim alanlarında yüzde 10 dolayında bir artış bekleniyor. Bu yıl arpa ekim alanının 2.8-2.9 milyon hektar, rekoltenin ise 8 milyon ton seviyelerine ulaşacağı öngörülüyor.
Buğday, arpa, mısır, çeltik, yulaf, tritikale, çavdar… Ülkemiz tarımının temelini oluşturan hububat ürünleri, tarım arazilerinin yüzde 75’ini kapsayan büyük bir alana sahip. Türk tarımında ekim alanı itibariyle ayrı bir yeri olan ve stratejik bir ürün konumunda bulunan hububat ile ilgili merak edilenleri, sektörün söz sahibi kuruluşlarından Ulusal Hububat Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Özkan Taşpınar ile konuştuk…

Ülkemiz açısından bakıldığında hububatın önemi nedir?

Ülkemiz tarım arazilerinin yüzde 75’ini kaplayan hububat ürünleri ülkemizin bitkisel ve hayvansal üretiminin omurgasını oluşturuyor. Üretici için hububat demek geçim kaynağı demek. Kırsal kesim için hem beslenme, hem yem ihtiyacının karşılanması hem de gelir kaynağını oluşturuyor. Hububat ayrıca zengin karbonhidrat içeriklerinden dolayı önemli bir besin kaynağıdır. Tahıl ve tahıl ürünleri vitamin, mineral, karbonhidrat ve diğer besin öğelerini içerir.

Hububatın en önemli yanı ise stratejik bir ürün olması. Günümüzde tarım ve gıda, ulusal güvenlik kadar stratejik değer kazanmıştır. Konsey olarak bu bilinçle hareket ediyoruz ve politikalarımızı buna göre belirliyoruz.

BUĞDAY EKİM ALANLARI AZALDI ANCAK REKOLTE YÜKSELDİ

Özellikle buğday ekim alanlarında son 10 yıldır düşüş var. 9 milyon hektar olan buğday ekim alanı, giderek azalmış 7 milyon hektar civarına düşmüştür. Üretici istediği geliri elde edemediği için karlı gördüğü başka ürünlere yöneliyor. Ancak ekim alanlarındaki azalmaya karşı yeni çeşitlerin ıslahı, yetiştirme tekniklerindeki gelişmeler, ekim nöbeti ilkelerine uyulması, yağışların dengeli olması nedeniyle ortaya çıkan yüksek rekolte açığı kapatıyor. Gıda güvenliği için Türkiye, her yıl en az 18-20 milyon ton buğday üretmek zorunda. Aksi takdirde 2023 için ön görülen 90 milyon nüfus, artı 50 milyon turist yanında dışarıya yapılan yardımları göz önüne alırsak büyük bir gıda sorunuyla karşı karşıya kalabiliriz. Onun için bu ürün grubu ile ilgili üretimden, ticaretine ve sanayisine kadar olan tüm aşamalarda ortaya çıkan sorunların çözümü, ülke tarımında sorunların birçoğunun çözülmesi anlamına geliyor.

Ulusal Hububat Konseyi hangi amaçla kuruldu?

Ulusal Hububat Konseyi  Tarım Kanunu çerçevesinde 2010 yılında kurulmuş olup; üretici, tüccar, sanayici, üniversite ve ilgili kurum ve kuruluşların oluşturduğu tüzel bir yapıya sahiptir. Amacı ise hububatın (buğday, arpa, mısır, çeltik, yulaf, tritikale, çavdar) ekiminden ticaretine kadar oluşturulacak politikalara katkı sağlamaktır. Sektörün uluslararası rekabet gücünü artırmak, sürdürülebilir sağlıklı bir tarımsal üretim ve ticaret için ilgili kurumlarla uyum içerisinde çalışmaktayız. “Sektöre Yerinde Çözümler” sloganı ile Edirne’de Çeltik Kongresi,  Gaziantep’te Makarnalık Buğday ve Mamulleri Paneli,  Adana’da Ulusal Mısır Kongresi yaparak  sektör ile karar alıcıları ortak bir akıl etrafında bir araya getirmiştir.  Ayrıca Türkiye’nin değişik illerinde sektör paydaşları ile toplantılar yapıyoruz. İlgili kuruluşlarla iş birliği içerisinde buğday, çeltik, mısır ile arpa-yulaf-tritikale raporlarımızı ayrı ayrı kitap haline getirip dağıtımını yaptık. Çeltik paneli sonuç bildirgesinde,  “Pirinçte KDV’nin bulgurda olduğu gibi yüzde 1’e indirilmesi gerekliliği ve 1936 yılında yasalaşan Celtik Kanununun değiştirilmesi gerekliliği” şeklinde iki önemli husus Bakanlığımızca uygun görülmüş; rapordaki hali ile pirinçte KDV yüzde 1’e indirilmiştir. Öte yandan, Çeltik Kanunu ile ilgili de çalışmalara başlanmıştır. Ayrıca dönem dönem hububat durumu ile ilgili hazırladığımız raporları gerek Bakanlığımız gerekse kamuoyu ile paylaşıyoruz. Çünkü hububat, doğrudan 20 milyon insanımızı, dolaylı olarak tüm ülkemizi ekonomik ve sosyal olarak etkileyen,  üzerinde en çok konuşulan, spekülasyon yapılan stratejik bir ürün.

TMO’nun buğday ve arpa alım fiyatları açıklandı. Ayrıca ÇKS’ye kayıtlı çiftçilere 200 lira mazot ve gübre desteği veriliyor. Üreticiler bu fiyatı ve desteği nasıl karşıladı?

Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından geçen yıl ton başına 1050 TL’den alınan sert ekmeklik buğdayın fiyatı bu yıl yüzde 29 artışla bin 350 TL, arpa alım fiyatı yüzde 33 artışla ton başına bin 100 TL, makarnalık buğday fiyatı da yüzde 32 artırılarak ton başına bin 450 TL olarak belirlendi.

Haber Görseli

ÜRETİCİ NEFES ALDI

Açıklanan alım fiyatları üreticinin artan girdi maliyetleri karşısında nefes alması açısından önemli. Üretici için en önemli sorun tarımdaki girdi maliyetidir. Üretici, kullanmış olduğu, gübre, mazot, tohum ilaç ve benzeri girdilerin ithal olmasından kaynaklı kurda meydana gelen dalgalanmadan direk etkilenmektedir. Girdi fiyatlarının yükselmesi üreticinin finansmanını çok daha önemli hale getirmiştir. Bu noktada buğday ve arpa alım fiyatlarında yapılan artışların yanında Tarım ve Orman Bakanlığının gübre ve mazotta ton başına yaklaşık 200 TL destek vermesi de artan girdi maliyetleri karşısında çiftçiye az da olsa rahatlama sağlayacaktır. Girdi maliyetlerinin azaltılması yönünde adımlar atılması sürdürülebilir bir üretim ve ticaret açısından olduğu kadar, stratejik ürün olan buğday ekimini teşvik edebilmesi açısından da son derece önem arz etmektedir.

Diğer yandan konsey olarak üzerinde ısrarla durduğumuz bir konu da tarım desteklerinin 1 Ocak yerine, 1 Ekim olarak yeniden belirlenmesidir. Desteklemelerde 1 Ocak’ın baz alınması ve desteklerin tarımsal üretim süreçleri ile uyumsuz olarak geç ödenmesi, girdi temini ve kullanımındaki sorunları da beraberinde getirmektedir. Tarımsal desteklerin önceden verilmesi çiftçinin elini güçlendirecek ve üretimin artmasını teşvik edecektir.

Üreticilerin karşılaştığı sorunlar var mı?

Lisanslı depoların faaliyete geçmesi ile üretici depolama sorunu yaşamıyor. Ancak lisanslı depoculuk faaliyetlerinden haberdar olmayan ya da yanlış bilgi sahibi olan çiftçiler de var. Bu noktada TMO’ya büyük görev düşüyor. Sistemin geliştirilmesi, desteklemelerin yanında sahada tanıtım ve bilgilendirme faaliyetleri de etkin olarak yapılmalı. Lisanslı depolar çiftçilere birçok avantaj sunuyor. Finansman sıkıntısı çeken küçük çaplı üreticiler için lisanslı depolara verdikleri ürünleri karşılığında aldıkları ürün senetlerinin teminat gösterilerek bankalardan kredi ve finansman imkânı sağlanacağı gibi,  üreticilerin depolama maliyeti düşecek, depolama kalitesi de artacaktır. Oluşacak sağlıklı bir spot piyasa sayesinde fiyat dalgalanmalarına karşı riskten korunacak, gıda enflasyonu ve spekülasyonların önüne geçilecektir.

Çiftçimiz üretimde hangi yöntemleri kullanıyor? Sertifikalı tohum kullanılıyor mu? Üretici kullandığı tohumlardan istediği verimi alabiliyor mu?

Çiftçilerimiz tarımsal üretim konusunda giderek bilinçleniyor. Kullandığı teknolojik tarım aletlerinden, ilaç, gübre ve tohumuna kadar en kalitelisine yönelmekte. Bu bakımdan sertifikalı tohum kullanımı da artıyor. Sertifikalı tohum kullanan çiftçi ile kullanmayan arasında verim ve kalite farkı olmakta, sertifikalı tohum kullananın yüzü daha çok gülmektedir. Bu bakımdan sertifikalı tohum varlığımızı da güçlendirmemiz gerekiyor. Çünkü tohumlar tarımın geleceği açısından umudumuzdur. Tohumlardaki çeşitliliğimizin artması, tohuma bağlı verim ve kalitede artış küresel gıda pazarında daha aktif olmamızı da sağlayacaktır.

HUBUBAT ÜRÜNLERİ BİRÇOK ALANDA KULLANILIYOR

Hububat ürünleri hangi alanlarda kullanılıyor?


Hububatın çok geniş bir kulanım alanı vardır. Temel besin öğesi olan hububat ürünleri un sanayi, unlu mamuller, tohum sanayi, yem sanayi, endüstriyel sanayi gibi birçok alanda kullanılmaktadır. Bu nedenle tarımsal üretim ve çeşitlilikte önemli bir konuyu oluşturmaktadır. Ülkeler, hayati bir öneme sahip olan hububat üretiminde kendine yeter olmaya ya da en azından yönetilebilir bir seviyenin altına düşmemeye özen göstermektedir. Çünkü üretimde yaşanılacak düşüş ve telafi edilemeyecek rekolte kayıpları, gıda güvenliğinin yanında birçok sektörü de olumsuz etkileyecektir.

Haber Görseli

Hububat ürünlerinde söz sahibi sadece TMO mu? Ürünlerin başka satış noktaları bulunuyor mu?

TMO’nun, üretici, tüketici, tüccar, sanayici açısından dengeleri sağlayan hububat başta olmak üzere farklı ürünlerde piyasayı regüle edici önemli bir rolü bulunuyor. Ürün satışları noktasında ise tek yetkili organ tabi ki TMO değil. Gelişen serbest piyasa içinde çiftçi ürününü en uygun fiyata satabiliyor. Ürününü ticaret borsalarında elektronik satış salonlarındaki spot piyasada satabileceği gibi, lisanslı depolardan aldıkları Elektronik Ürün Senedi (ELÜS) aracılığıyla sistemdeki tüm paydaşlara ulaşma imkanına kavuşarak, ürünü değerinde satmakta, fiyat değişim risklerini etkin bir şekilde yönetmektedir. Çiftçi artık TMO’ya gidip “Ürünümü satayım” anlayışından ziyade “Nerede daha iyi değerlendirebilirim” arayışı içindedir. Bu anlamda üretici adına en önemli gelişme lisanslı depoların yaygınlaşması olmuştur. Bu sayede ürünlerini depolara koyarak istedikleri zamanda istedikleri yere en uygun fiyata satabilme avantajına kavuşmuşlardır.

Hububat sektörünün daha iyiye gitmesi noktasında neler yapılabilir?

Ülkelerin tarımsal üretim ve tarımsal ticarette stratejisini belirleyen hububat üretiminde yeni teknolojiler geliştirilmeli ve kullanılmalı; verimlilik artırıcı ve iş kolaylaştırıcı ekim, sulama, söküm teknolojileri yaygınlaştırılmalıdır. Endüstri 4.0’ın (4. Sanayi Devrimi) karşılığı tarım 4.0 politikaları (akıllı tarım/tarım devrimi) uygulanmalıdır. Üretim teknolojik olarak takip edilmeli, üreticinin ürünlerinin pazara direk erişiminin sağlanması için Blockchain mimarisi (yeni veri tabanı sistemi) gibi güvenli sistemler geliştirilmeli. Böylece stokçuluğun önüne geçilmeli ve üreticinin hak ettiği kazanç ve sürdürülebilir bir tarımsal ticaret sağlanmalıdır.

NADAS ALANLARI SUYLA BULUŞTURULMALI

Ayrıca Türkiye’de, büyük kısmı İç Anadolu ve Geçit Bölgelerinde olmak üzere 4,5 milyon hektar civarında nadas alanı bulunmaktadır. Tarım potansiyelinin önündeki en büyük engel, bu potansiyelin kullanılamıyor olmasıdır. Bunun en büyük nedeni de “su” yetersizliğidir. Nadasa bırakılan alanların suyla buluşturulması halinde yıllık tarımsal hasılamız 20 milyar TL artış gösterecektir. Ayrıca, hükümetimizin boş arazilerin kiralanması yönündeki almış olduğu karar gereği, bu arazilerin üretime kazandırılmasını da tarım sektörü açısından son derece önemsiyor ve destekliyoruz. 8 yıldır 5 kuruş olan buğday desteği geçtiğimiz günlerde 10 kuruş’a yükseltilmiştir. Fakat bunun bölgesel olarak yeterli yağış altında, sulu/ kurak farklılıklar ve maliyetler dikkate alınarak yeniden ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. Buğdayı, kıraç alanların ürünü ya da münavebe ürünü olarak görülmekten kurtarmak, tercih edilir bir ürün haline getirmek gerekmektedir.

BU SENEKİ YAĞIŞLAR NORMALİN ÜZERİNDE GERÇEKLEŞTİ

2018/19 sezonu buğday gelişimi ve rekolte tahmini nedir?


Türkiye’de 2018-2019 Ekim sezonunda buğday ekim alanlarının geçen yılki düzeyden yüzde 3 dolayında bir azalma olduğu tahmin ediliyor. Bu azalmanın 2018 yılındaki fiyat düşüklüğü nedeniyle makarnalık buğday ekim alanlarında daha yüksek olacağı ve yüzde 10’lar seviyesine ulaşabileceği tahmin ediliyor. Buğday ekim alanlarındaki azalma eğiliminin nedeni 2017 ve 2018 yılları hasat sezonunda fiyatların düşük seyretmesi ve özellikle sulu tarım alanlarında alternatif ürünlerin (pamuk, patates, mısır, ayçiçeği, kanola vb.) karlılığının çok daha yüksek gerçekleşmesinden kaynaklanıyor.

Türkiye geneli 1 Ekim 2018-29 Nisan 2019 dönemini kapsayan hububat yılı yağışları normallerin yüzde 22, geçen yıl yağışlarının yüzde 40 üzerinde olmuştur. Ülke genelinde 7-7.2 milyon hektar dolayında gerçekleşecek buğday ekim alanlarında nisan sonu ve mayıs döneminde şu ana kadarki tabloya benzer yağışlı periyotların görülmesi durumunda, son yıllarda devam eden ekim alanlardaki azalmanın bu yıl da yüksek rekolte ile telafi edileceği ve 20 -21 milyon ton dolaylarında gerçekleşeceği tahmin ediliyor. Arpa ekim alanlarında ise yüzde 10 dolayında bir artış beklenmekte olup, bu yıl arpa ekim alanının 2.8-2.9 milyon ha, rekoltenin ise 8 milyon ton seviyelerine ulaşacağı öngörülüyor.

hububat tarım konsey gıda pazarlama