MAYIS-HAZİRAN 2020 / EL SANATLARI
Annelerimizin sandığında başlayan hikâye, iğne oyası
Oya; iğne, mekik, firkete ve tığ gibi araçlarla başta ipek olmak üzere, pamuk ve sentetik iplikler ve pul, boncuk gibi malzemelerle örgü tekniği kullanılarak yapılan bir el sanatımızdır. Oyanın temeli ipekböcekçiliğine dayanmaktadır. Başka dillerde karşılığı olmayan "oya" sözcüğünün, Anadolu kadınına has olduğu ve bu sanatın esas olarak Türk kültür tarihi içinde yer aldığı, sonrasında aynı teknikle "dantel" adı altında başka coğrafyalarda görüldüğü bilinmektedir. İğne ile yapılan örgülerinse 12. yüzyılda Anadolu’dan Yunanistan’a oradan da İtalya yoluyla Avrupa’ya geçtiği kaydedilmiştir.
İğne oyasının ortaya çıkıp gelişmesinde en büyük etken, Anadolu’nun İpek Yolu üzerinde olması ve ipek üretimi yapılıyor olmasıdır. Zengin bir çeşitliliğe ve köklü bir geçmişe sahip olan oyalar, Anadolu gelini için söyleyemediklerinin bir ifadesi ve dışa vurumudur.
Çeyiz geleneğimizin en önemli parçalarından biri olan bu benzersiz sanat: gerek motifleri gerekse teknik özellikleri bakımından Türk kadınının üstün zekasını, üretici yanını, taşıdığı ruhu ve ince zevkini yansıtması yönüyle süsleme sanatlarımız içerisinde başlı başına bir kaynak teşkil eder. Yapılış tekniğine göre iğne, tığ, mekik, firkete olarak isimlendirilen oyalar içinde en bilineni iğne oyaları olup kullanılan gerece göre de koza, mum, yün, boncuk ve pul oyaları olarak ayrılırlar. Anadolu kültürü içerisinde geçmişten günümüze dek tülbent kenarları, baş örtüleri, bebek yüz örtüsü, bohça kenarı, çay tepsi örtüsü, masa örtüsü, fiskos, portmanto örtüsü, fular, gecelik yakası, havlu kenarları, kına eldiveni, mutfak takımı, oturma odası, perde, salon takımı, sehpa örtüsü, vitrin takımı, yaka çiçeği, yatak örtüsünün etek kenarı ve yazmalarda kullanılagelen oyalar ve özellikle iğne oyası, geçmişte yapılma oranına göre azalsa da günümüzde halen kültürümüzü yansıtan bir sanat etkinliği olarak onu tazeleyen eller tarafından icra edilmekte ve kullanımı devam etmektedir.
Anadolu’nun hemen her köşesinde bir çeyiz sandığında yahut bir gelinin başında yerini alan iğne oyaları, Ankara’nın Nallıhan ilçesiyle adeta özdeşleşmiş olup bu işi sanat olarak yapan ellerde hem öğretilen hem de yaşatılarak geçmişimizle köprü kuran bir kültür taşıyıcısıdır.
İğne oyasını günümüzle buluşturan, kullanım sahasını artıran sanatçılardan biri olan eğitimci, folklor araştırmacısı, tasarımcı ve terzi Hamiyet Gürelli ile iğne oyaları hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik.
Haber Görseli
İğne oyasını günümüzle buluşturan, kullanım sahasını artıran sanatçılardan biri olan eğitimci, folklor araştırmacısı, tasarımcı ve terzi Hamiyet Gürelli
OYAYI ÖNCE TAKILARA SONRA KIYAFETLERE UYGULADIM
Öncelikle bize kendinizden bahseder misiniz, Hamiyet Gürelli kimdir?
Ben bir ormancı kızıyım.Hem de sıradan bir ormancı değil, orman sevdalısı bir babanın kızıyım. 1952 Bolu /Seben doğumluyum. Sınıf öğretmenliği ve resim branş öğretmenliği yaptım ve 1994'te emekli oldum. Emeklilik sürecinden sonrası, folklor araştırmacılığı, halk oyunları eğitmenliği, tasarımcılık, terzilik ve modacılık uğraşlarıyla geçti. Şu an Ankara Üniversitesi Beypazarı Meslek Yüksekokulunda dersler veriyorum.
Ne kadar zamandır bu işle uğraşmaktasınız?
2005 yılında kurucuları arasında yer aldığım Nallıhan Turizm Gönüllüleri Derneği’nin kuruluşu ile başladım. Dokuma çalışmalarıma 2008’de başladım.
İLGİM ÇOCUKLUĞUMDA BAŞLADI
İğne oyalarına alakanız nereden geliyor, bizimle paylaşır mısınız?
Annemin sandığında başladı hikâyem. İpek iğne oyalarının inanılmaz güzel ve canlı renklerini dikkatle ve hayranlıkla incelediğimi hiç unutmam. Hep ilgi duymuş ve özenmişimdir küçükken.
İĞNE OYALARININ EN GÜZELİNİ NALLIHAN’DA GÖRDÜM
İğne oyasının kullanım alanını genişletmiş, dokuma sanatı ile iğne oyasını birleştirerek giyim sahasında da uygulamış ve günlük hayatımızda kullanılabilir olmasını sağlayan ilk ve tek kişisiniz. İğne oyası ile dokuma sanatını beraber ele almanız nasıl oldu?
Nallıhan’a gelin olarak geldiğimde iğne oyalarının en güzellerini gördüm ve ipek böceğinin koza örüşünü, iplerin boyanmasını ve yapılışını mahalledeki yaşlıları izleyerek öğrendim. Seben’de küçüklüğümde annemin dokuma yapışını, eski sandıkları açışını ve oradaki ipek elbiseleri özenle çıkartıp tekrar katlayarak yerleştirmesini izlemek en büyük keyfimdi.
Bu aşinalık, ilerde iğne oyası ile dokumayı birleştirmemi sağlayıp, sonrasında beni geleneksel oyalarımızın daha çok kullanılabilir hale gelmesi ve 50 yaş üstü kadınlarımızın üretime dahil olup pay alması için mücadele etmeye sevk etti. Evvela iğne oyasını takı üzerinde uygulayarak başladım. Daha sonra günlük yaşamda insanların kıyafetlerinde, ceketlerinde, şapkalarında da aksesuarlarında da kültürümüze ait unsurlar taşıyabilecekleri, kullanım alanını genişleten tasarımlar yapmaya başladım. Böyle oluştu ve "İğne oyasının dokuma ile dansı" halini aldılar.
Haber Görseli
Evvela iğne oyasını takı üzerinde uygulayarak başladım. Daha sonra günlük yaşamda insanların kıyafetlerinde de kültürümüze ait unsurlar taşıyabileceklerini düşünerek tasarımlar yapmaya başladım. Ve "iğne oyasının dokuma ile dansı" böyle gelişti.
Bu işi yaparken hangi malzemeleri kullanıyorsunuz?
Koza ipeği, pamuk ve daha çok takı yapımında sentetik iplikler kullanmaktayız.
Oya malzemeleriyle ilgili olarak eskiyle şimdiyi nasıl kıyaslarsınız? Eskiden ipek iplik kullanılırmış, bunu tekrar sağlayabilmek mümkün mü?
Nallıhan’ın “tarihi ipek yolu” güzergâhında yer alması ipekböcekçiliğinin günümüze yakın bir tarihe kadar devam etmesinde önemli bir rol oynamıştır. Üretilen kozanın gereken ekonomik değeri bulamaması, üreticiyi sebzeciliğe yöneltmiş ve tarım ilaçları böcekçiliğini bitirmiş, dut ağaçları kesilmişti. Son yıllarda doğal ürünlere verilen önem ve talebin olması yerel yönetimleri faaliyete geçirmiş ve projelerle yeniden üretim çalışmalarına köylerimizde başlanmıştır. Bu kapsamda da ben de çeşitli projeleri hayata geçirdim.
Kültürel mirasımız olan oya işleme, sizin için ne ifade etmektedir?
Süslenmek, ekonomik kazanç, estetik, Türk kültür mirasının tanıtımı ve turizme katkı sağlamak olarak özetleyebilirim.
Oyada esas olan nedir? Neye bakılır? Kalitesi ve kıymeti nasıl ayırt edilir?
Oyada esas olan süslenmek ve süslemek için tasarımların "yenilikçi anlayış"la yapılmasıdır. Arz ve talebe göre tasarım yapmak gerekir. İpliğinin bükülmesi ve yapım tekniği Nallıhan iğne oyası tekniğine uygun yapılmalı ve ambalajında coğrafi işaret tescil etiketi olmalıdır.
Haber Görseli
Ben Nallıhan’a gelin olarak geldiğimde iğne oyalarının en güzellerini gördüm ve ipek böceğinin koza örüşünü, iplerin boyanmasını ve yapılışını mahalledeki yaşlıları izleyerek öğrendim.
Kültür Bakanlığımızın sanatçı unvanı verdiği ustalardan birisiniz. Uğraştığınız sanat dalıyla alakalı herhangi bir kurumdan destek alma imkânınız oldu mu? Sizce nasıl imkânlar sunulmalı? Bu konuda bir beklenti yahut tavsiyeniz var mıdır?
İğne oyası ve dokumayı birlikte dokuyarak yenilikçi bir ürün yelpazesi oluşturma fikrime o dönemin Kaymakamı Ömer Toraman büyük bir ilgi gösterdi. Halk Eğitim Merkezinde 3 yıl gönüllü kurslar vererek dokumacı kadınları yetiştirdim ve bu sanat dalının iyi bir pazarını oluşturmak üzere girişimde bulundum. Kendi iş yerimi açtım. Bu arada Kaymakamlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, dokumacı kadınlara atölye desteği sağladı. Onların ihtiyaçlarını karşıladı. Belediyemiz ürün tanıtımlarına destek verdi. Şu anda dokumacılara istedikleri maaşı veremiyoruz, çünkü maliyetler fazla olunca pazar bulamıyoruz. İlgililerden el dokuma sektörünün daha dinamik olması ve kadın istihdamını artırmak için destek olmalarını arzu ederim.
Bu işi yapmak isteyen meraklılarına ne tavsiye edersiniz?
İğne oyasını ”Nallıhan iğne oyası” ustalarından püf noktalarıyla beraber iyi öğrenmelerini, yenilikçi tasarımlarla özgün çalışmalar yapmayı hedeflemelerini, kaliteden hiçbir zaman ödün vermemelerini, önceliklerinin ve olmazsa olmazlarının sabır ve sevgi olmasını tavsiye ederim.