EYLÜL-EKİM 2020 / RÖPORTAJ
Yer altının gizemli oluşumları mağaralar
On binlerce hatta milyonlarca yılda meydana gelebilen mağaraların kendine özgü ekosistemleri her zaman merak konusu olmuştur. Bu sayımızda, mağaracılıkla ilgili bilinmeyenleri, mağara oluşumlarını, mağaralarda yaşayan belli başlı hayvan türleri gibi birçok konuyu Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Hassas Alanlar Dairesinden Mağara Koruma Çalışma Grup Sorumlusu Hamza Sezer ile konuştuk.
Ülkemizdeki mağaralar ve ekosistemlerinden kısaca bahsedebilir misiniz?
Mağaraları en basit anlatımla, kireçtaşının fiziksel veya kimyasal yollarla erimesi sonucunda yer altında oluşan boşluklar olarak tanımlayabiliriz. Bu boşluklar, minik boşluklar olacağı gibi bazen insanların girebileceği veya kilometrelerce mesafede olabiliyor. Bilimsel olarak ise mağaralar, yüzeye açılımları olan ve en az bir insanın sürünerek girebildiği genişlik ve yüksekliğe sahip yer altı boşluklarına verilen isimdir.
Mağaralar birkaç metre ya da kilometrelerce uzunlukta oluşabildikleri gibi yüzlerce metre derinlik veya yüksekliğe ulaşabilirler. Mağaralar oluşum şekillerine göre; doğal ve yapay mağaralar olarak iki gruba ayrılır. Kaya mezarları, yer altı şehirleri, kaya evleri ve tapınaklar gibi insan eliyle kazılarak oluşturulan mağaralar yapay mağaraları oluşturur. Karbonatlı (kireçtaşı,..), sülfat (jips) ve klorürlü (tuz) ana kayaların oluşurken veya oluştuktan sonraki fiziko-kimyasal olaylarla yer altı suları tarafından aşındırılması sonucu oluşan mağaralar ise doğal mağaraları oluşturur.
Mağara ekosistemlerine bakacak olursak, mağaralar karanlık, yüksek nem ve düşük sıcaklık gibi özelliklerinden dolayı çevremizde gördüğümüz diğer ekosistemlerden farklı özellikler taşırlar. Kırılgan ve hassas ekosistemler oldukları için, dışarıdan gelebilecek en ufak etkiler bile geri dönüşü olmayan hasarlara neden olabilir.
TÜRKİYE’DE 30 İLA 40 BİN CİVARINDA MAĞARA OLABİLİR
Genel anlamda baktığımız zaman ülkemiz mağara zengini bir ülke mi?
Ülkemiz karstik alanların genişliği bakımından Avrupa ülkeleri arasında ilk sırada yer almaktadır. Bu kadar geniş bir yüz ölçüme sahip olan bu kayalarda, yer altı ve yer üstü sularının oluşturduğu doğal mağaraların da çok yoğun bir şekilde gelişeceği şüphesizdir. Bu mağaraların tamamı etüt edilmediğinden, halen STK ve kamu olarak etüt ve araştırmalar devam ettiğinden dolayı, ülkemizdeki mağara sayısı hakkında kesin bir rakam vermek mümkün değildir. Ancak, ülkemizde karstik alanların fazla olması nedeniyle ülkemizde yaklaşık 30 bin ila 40 bin civarında mağaranın bulunabileceği tahmin edilmektedir. Bu bağlamda bakılırsa ülkemiz mağara zengini bir ülke olarak nitelenebilir.
Haber Görseli
Hamza Sezer Hassas Alanlar Dairesi Mağara Koruma Çalışma Grup Sorumlusu
MAĞARACILARIN HAYALİ YENİ BİR MAĞARAYA İLK AYAK BASAN KİŞİ OLMAK
Keşfedilmeyi bekleyen mağaralarla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Burada iki husus var. Şöyle ki, bazı mağaralar hakkında hiçbir bilgimiz yok, yer altında keşfedilmeyi bekliyorlar ve oluşumlarına devam ediyorlar. Bizler de bunları keşfetmek için durmaksızın araştırmalar yapıyoruz. Bütün mağaracıların hayali yeni bir mağarayı keşfetmek oraya ilk ayak basan kişi olmak. İkinci ise keşfedilmiş ancak fetih edilmemiş, yani halen çalışmaları devam eden mağaralarımız. Buralarda özellikle Mağaracılık Federasyonu bünyesi altındaki dernek ve kulüp üyesi mağaracılarımız belirli periyotlarda aynı mağaraya girip ilerlemeye, inceleme ve haritalamaya devam etmektedirler.
Ülkemizdeki mağaralarda yaşayan hayvanlar ve endemik türler hakkında bilgi verebilir misiniz?
Mağaraların içerdiği zorlu ortam koşulları, güneş ışığından yoksun olmaları nedeniyle içerisinde bir canlılık olamayacağı düşünülebilir. Ancak mağara ortamına uyum sağlayan veya mağaraları kullanan canlılara rastlamak mümkündür. Bunlardan en bilinenleri yarasa, ayı, bazı kuş ve fare türleri örnek olarak verilebilir. Ayrıca: örümcek, böcek veya amfibiler örnek verilebilir. Bu canlılar mağara içerisinde de yaşamlarını sürdürebilmektedir ancak mağara dışında da yaşayabilme yetenekleri vardır. Bu canlılar tamamen mağara ortamına adapte olmuş canlılardır. Şeffaf veya beyaz renkli olurlar. Mağaraların korunması bu canlılar için hayati önem taşımaktadır. Ayrıca daha küçük boyutlarda birçok canlı mağara ortamında yaşayabilmektedir. Bu bağlamda mağaraları bir bütün olarak ele alıp içerideki ekosisteme zarar vermemek mağaralarda yaşayan canlılar için çok önemlidir diyebiliriz.
Turizme açılmış veya farklı amaçlarla kullanılmakta olan mağaralar var. Bunların kullanımı, ilan edilmesi ile ilgili nasıl bir yol izleniyor?
Ülkemizde, Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü olmak üzere iki kamu kurumu mağaralarla ilgili çalışmalar yapmaktadır. Öncelikle Genel Müdürlüğümüz, 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu kapsamında: mağaraların kaynak değer olarak bulunduğu tabiat parçalarına özelliklerine göre çeşitli koruma statüleri vererek, koruma altına almaktadır.
Her iki kurum da kendi sorumluluk alanları içerisindeki mağaralarda gerekli şartları ve özellikleri taşıyan mağaraları turizm veya farklı amaçlarla kullanıma açmaktadır. Turizme açılması planlanan mağaralar, valilikler, belediyeler veya özel işletmeler eliyle bakanlıkların belirlediği koşullar çerçevesinde işletmeye açılmaktadır. Mağaraların işletilmesiyle ilgili talepler ilgili bakanlığın taşra birimleri üzerinden yapılabilmektedir.
TURİZME AÇILMAYAN MAĞARALARA GİRMEK TEHLİKELİ
Mağaracılık sporu, mağaralara girmenin tehlikeleri ve girerken alınması gereken tedbirlerle ilgili neler söylersiniz?
Bu soruyu sormanız çok yerinde oldu. Turizme açılmış, içerisinde ziyaretçiler için düzenlemeler yapılmış ve gerekli güvenlik tedbirleri alınmış mağaralar hariç, gerekli eğitimi almamış, gerekli ekipmanı ve donanımı olmayan kişilerin mağaralara girmesi kesinlikle çok tehlikelidir. Hatta ölümcül sonuçlar doğurabilir. Ayrıca bir mağaraya asgari 3 kişilik bir ekiple girilmesi gereklidir.
PINARGÖZÜ MAĞARASI EN UZUN MAĞARA
Ülkemizdeki mağaralarla ilgili ilginç bilgiler var mı?
Türkiye’nin en uzun mağaraları listesindeki ilk 2 mağarayı belirtecek olursak, birinci sırada yer alan ve çalışmalarında Genel Müdürlüğümüzün de ciddi katkılarının bulunduğu, Pınargözü Mağarası’nın (Isparta- 12 bin 250 metre) araştırması halen devam ediyor. İkinci sırada ise İnsuyu Mağarası bulunuyor. (Burdur- 8 bin 300 metre).
Haritalanmış “En derin” mağaramız ise Mersin Anamur’da bulunan Peynirlikönü Düdeni’dir. Bu mağaranın derinliği bin 437 metredir. Bunu Kayseri Aladağlar Milli Parkı içerisindeki Kuzgun Mağarası (bin 400 metre) ve Anamur’daki Çukurpınar Düdeni (bin 360 metre) izlemektedir.
MAĞARALARLA İLGİLİ EN BÜYÜK TEHDİT DEFİNECİLER
Mağara ekosistemleri ile ilgili tehditler neler? Bunların önlenmesi için alınan tedbirler ne seviyede?
On binlerce hatta milyonlarca yılda meydana gelebilen mağaralar, içerisinde bulunan oluşumlar, biyolojik unsurları ve geçmişteki insanların yaşamlarında kesitlerin de yer aldığı mağaralar, içleri boş galeriler değildir. Farklı yaşam alanlarına farklı canlı türlerine ev sahipliği yapmaktadırlar.
Bu muazzam ekosisteme, dışardan herhangi bir müdahale olmadığı sürece, kendi doğal yaşam döngülerini binlerce yıl sürdürürler. Ancak günümüzde tüm doğal varlıklarda olduğu gibi, yeraltı dünyasının harikası olan mağaralar da büyük tehditler ile karşı karşıyadır. Bu tehditler insan ve doğal kaynaklı olmak üzere iki grupta toplanmaktadır.
Doğal kaynaklı tehditleri (depremler, çökme ve oturmalar, ani su baskınları gibi) önlemek hemen hemen mümkün değildir. Bu tür tehditlerin etkisini dünyamızın her yerinde görüp yaşamaktayız.
Mağaralarda ekosistemlerinin normal döngüsünü bozarak tahribata yol açan en önemli tehdit unsuru, insan kaynaklı olandır. Bunlar bilinçli veya bilinçsizce yapılan ve önüne geçmenin her zaman mümkün olduğu insan kökenli tehditler (Taş ocakları, çeşitli inşaatlar, plansız turizm ve guano toplama) en büyük yıkımlara yol açmaktadır. Bilinçli olarak mağaraya zarar veren insanların başında defineciler yer almaktadır. Ellerinde kazmalar, dedektörler, delici ve kırıcı aletler hatta bu aletlere enerji sağlamak için jeneratörler ile değerli bir şeyler bulmak uğruna mağaraların duvar zeminini tahrip etmektedirler. Bu da binlerce yılda oluşmuş mağaraların ciddi zarar görmesine neden olmaktadır.
Mağaralardaki doğal yaşamı en az seviyede etkilemek için hangi konularda dikkatli olmak gerekir?
Öncelikle vatandaşlar açısından değerlendirirsek, ziyarete açılmamış, ziyaretçiler için gerekli tedbirler alınmamış mağaralara kesinlikle girmemeliler. Ziyaretçilerden isteğimiz, bulundukları mağaranın binlerce hatta milyonlarca yılda oluştuğunu unutmasınlar ve etrafta gezinirken kesinlikle oluşumlara temas etmesinler. Mağaradan hatıra amacıyla bir şey almasınlar. Mağara içerisindeki canlıları özellikle yarasaları rahatsız edebilecek davranışlarda (gürültü yapmak, ışık tutmak veya bir cisim fırlatmak vb.) bulunmasınlar. Son olarak, mağara içerisinde bulunan bilgilendirme ve yönlendirme tabelaları ile görevlilerin talimatlarına uygun hareket etmelerini önemle rica ediyoruz.