EYLÜL-EKİM 2020 / EL SANATLARI

Keten bezine işlenen geleneğimiz, kanaviçe


Hilal DOĞAN    

12.10.2020 

Kanaviçe Sanatçısı Filiz Türkocağı
Yünün eğrilmesiyle başlar ipliğin hikayesi. Sonra ketenin, pamuğun, ipeğin ipliğe dönüşmesiyle devam eder. Kumaş olur, üzerimize giysi olur, hanemize halı olur, başka bir kumaşla buluşur nakış olur. İtalyanca ‘canavaccia’ kenevir dokuma, çuval bezi sözcüklerinden alıntı olan kanaviçe: Eski Yunanca’da kenevir anlamındaki ‘kannabis’ sözcüğüne dayanmaktadır ve ‘seyrek dokunmuş haneli keten bezinin üzerine yapılmış işleme’ manasına gelmektedir.

Bu bilgiler bizi, kanaviçenin doğal malzemelerden müteşekkil bir uğraşı olduğuna ve çok eski zamanlardan beri yapılmaya başlandığı bölgelerdeki tarım ürünlerine, ipliğe dönüştürülen ve dokumacılık yapılan ürünlere bağlı olduğu bilgisine ulaştırıyor. 
 
Geleneksel el sanatları içinde önemli bir yer tutan kanaviçeyi günümüze taşıyan ve bize has motifleri kanaviçe olarak tasarlayıp işleyen ender sanatkârlarımızdan Filiz Türkocağı ile bu kadim sanatı konuştuk.

“HAYATIMA AÇTIĞIM EN GÜZEL, EN RENKLİ PENCEREM”
Bize kendinizden bahseder misiniz, Filiz Türkocağı kimdir?
1958 Karabük doğumluyum. Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi mezunuyum. Evliyim, iki çocuk annesiyim.
 
Kanaviçe bir işleme sanatı mıdır?
Kanaviçe bir el nakışı türüdür. ''Kanaviçe nakışı'' olarak tanımlamak daha doğru olur. Kanaviçe isminin tam olarak nereden geldiğini bilemiyorum. 15. yüzyılda Orta Asya'da Türk Kadınlar tarafından işlendiği ve oradan batıya yayıldığı biliniyor. Bu nakış biçimi, günümüzde birçok ülkede işlendiği için, çeşitli isimlerle karşımıza çıkabiliyor.
 
Kaç yıldır kanaviçe işliyorsunuz? Tanışmanız nasıl oldu?
Daha çocuk yaşlardayken adını öğrendim. Çok göz alıcı renklerle işlenmiş yastıklardan, köy evlerindeki ucunda geniş dantelleri, saçakları olan, kanaviçe nakışıyla bezenmiş perdelerden çok etkilenirdim. Kaç yıldır kanaviçe işlediğimi ben bile anımsayamıyorum ama ilk ciddi parçayı lise yıllarımda işlediğimi biliyorum.
 
BİZE AİT DEĞERLERİ TASARLADIM
Tasarım yapmaya ne zaman başladınız? Bu kararı nasıl aldınız?
İş yaşantım yorucuydu, eve geç saatlerde gelebiliyordum. Kafamı boşaltmak için bir şeyler yapmam gerekiyordu. Dantel, örgü denedim olmadı. Kanaviçe nakışı tam aradığım şeydi.
O yıllarda ne internet vardı ne de dergi yayınları bu kadar fazlaydı. Sahafları, kitapçıları dolaşırdım. Yurt dışından ayda bir gelen dergileri beklerdim. Doğal olarak hiçbiri Türkçe değildi. Zaman geçtikçe; ismini bilmediğim çiçekleri, yurdumda görülmeyen evleri, insanların üzerindeki kıyafetleri işlemek istemediğimi fark ettim.
 
Önce kareli kağıtlara desen çizerek başladım. 2000 yılında bilgisayarıma bir program yükledim. Sürekli olarak zaman ayıramasam da tasarım yapmayı hep sürdürdüm.

 

Haber Görseli

KÜLTÜR BAKANLIĞINDAN SANATÇI UNVANI
Sizin tasarımlarınızın, diğer kanaviçe tasarımlarından farkı nedir?
 
Bize ait değerleri tasarlayıp işledim, mesela bir çini motifini kanaviçeme döktüm. İşleme yaparken en üzüldüğüm konu, bizim kültürümüze ait tek bir çalışma bulamamam olmuştu. Bu nedenle en çok bu konulara yöneldim. Bazı ilklere imza attım desem abartmış olmam. Bayrağımız, Türkiyemizin haritası, kilimlerimiz, nazar boncuklarımız, Nasreddin Hocamız, semazenler, Türk kahvesi fincanlarımız, İznik çinilerimiz, ince belli bardaktaki çayımız gibi değerlerimizi kanaviçe olarak tasarladım ve işledim.
 
Bu işle profesyonel olarak uğraşan ve aynı zamanda ''kanaviçe nakışı'' dalında Kültür Bakanlığının ''sanatçı'' unvanı verdiği ender kişilerden biri olarak, kanaviçe nakışı sizin için ne ifade ediyor?
Bu soruya yanıt vermek oldukça zor ama bir cümleyle anlatırsam: ''hayatıma açtığım en güzel, en renkli pencerem'' diyebilirim.
 
Kanaviçenin diğer el nakışı türlerinden farklı olarak öne çıkan yönü nedir? Malzemelerin doğal olması önem taşıyor mu?
Çok basit bir teknikle işlenir. Ama çok dikkat gerektirir. Eğer bir çarpının yeri yanlış olursa, dört yöne doğru örnek itileceğinden, fark ettiğinizde oldukça geç kalmış olabilirsiniz. Tek yolu sökmektir ki kumaş hasar alacağından bunu hiç istemezsiniz.
 
Malzemelerin doğal olması önem taşımaz mı hiç! En önemli konudur. Eskiden işlediğimiz kumaşlarda pamuk oranı yüksekti, yumuşaktılar. İşleme yaparken zorlanmazdınız, kumaş kucağınızdan kaymazdı. Artık sentetik oranı yükseldi. Elimde 60, 70 yıl önce işlenmiş kanaviçe nakışlı parçalar var. Patiskaları incecik olmuş artık, ama nakış iplikleri pırıl pırıl duruyor. Şimdi kullandığımız iplerde ''yıkama talimatı'' veriyorlar, ama yine de ipler soluyor...

Haber Görseli

Bu işi öğrettiğiniz kimse var mı? Herkes kanaviçe nakışı işleyebilir mi? Tavsiye eder misiniz?
 
Kanaviçe nakışı işlemeyi öğrettiğim kimse yok. Kadınlarımızın büyük çoğunluğu çarpı atmayı bilir. Kapı komşunuzun, mesai arkadaşınızın, aile büyüklerinizin kapısını çalmanız yeterlidir. Bu konuda kurs vermemi isteyenler çok oldu ama bu kadar basit bir teknik için insanların para ödemesi benim karakterime uymazdı, yapmadım.
 
İsteyen herkes işleyebilir elbette. Malzeme azdır ve ulaşılması kolaydır. Örneğiniz on çarpı da olsa, on bin çarpı da olsa aynıdır. Kafasındaki tüm düşüncelerden, kısa süreliğine de olsa kurtulmak isteyenlere, kesinlikle tavsiyemdir.
 
KANAVİÇE YENİDEN REVAÇTA
Kanaviçe nakışı sizce unutulmaya yüz tutmuş el nakışlarından mıdır? Yoksa zaman geçtikçe rağbetin arttığı bir nakış türü müdür?
Tasarıma başladığım yıllarda bu işe başladığımı duyanlar: ''Ne! Kanaviçe mi kaldı?'' diyerek gülmüşlerdi. Olsun, ben inandığım yolda yürümeyi sürdürdüm. 2004 yılında basılan ilk dergim kısa sürede tükendi. Özellikle son beş altı yıldır popülerliği arttı. İşleyenlerin sayısı çoğaldı.
 
Üzücü tarafıysa sandıklardan çıkan, patiska kumaşlara bin bir emekle işlenen, manevi değeri olan kanaviçe nakışlarının satışa çıkarılmasıdır! Umarım ve dilerim ki geçici bir heves ya da moda değildir.

Haber Görseli

HAYALİM KANAVİÇE KİTABI
Bu işle ilgili herhangi bir hedefiniz var mı? Varsa bizimle paylaşır mısınız?
 
Hedef yerine hayal dersem daha doğru olur. Uzun yıllardır, güzel yurdumuzun dört bir köşesinden topladığım kanaviçe işli parçaların desenlerini güncelliyorum. Onları bir kitap olarak yayınlamak en büyük dileğimdir.
 
Sözlerimizi burada noktalarken konuya ilişkin eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Bilinmesini isterim ki ben boş zamanlarımda değil, dolu zamanlarımdan ayırarak bu yolda yürüdüm. Herkese önerim, her alanda kültürel değerlerimize sahip çıkmalarıdır.
Hep söylediğim gibi: "Gören gözümüzle değil, gönül gözümüzle" bakmayı öğrenmemiz gerekiyor.

Kanaviçe Filiz Türkocağı